Muaccele Sistemi Nedir? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından İnceleme
İstanbul’da bir sivil toplum kuruluşunda çalışırken, sokakta, iş yerinde ve toplu taşımada gördüğüm pek çok şeyin, toplumsal yapının derinliklerinden yansıyan örnekler olduğunu fark ettim. İşte bunlardan biri de, son zamanlarda sıkça denk geldiğim ve aslında hiç düşünmediğim bir kavram: Muaccele sistemi. Peki, Muaccele sistemi nedir? Bu kavramın toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi konularla nasıl bir bağlantısı var? Gelin, birlikte inceleyelim.
Muaccele Sistemi: Tanım ve Genel Bakış
Muaccele, Arapça kökenli bir terim olup, genellikle “tahakkuk ettirilen, hak edilen” anlamında kullanılır. Özellikle Osmanlı dönemi ve sonrasındaki toplumsal yapılarda, bu terim, bir nevi ödeme veya karşılık alma sistemi olarak karşımıza çıkar. Günümüzde de bazen daha geniş bir anlamda, bir kişinin toplumsal konumuna veya cinsiyetine göre kazandığı hakların ve elde ettiği imkanların farklılaştığı bir sistemi tanımlamak için kullanılıyor. Kısacası, Muaccele, bazen “ödeyeceğin bedel” ya da “hak ettiğin karşılık” gibi bir anlam taşır.
Bu sistemin toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle ilişkisini anlamadan, günümüz toplumundaki etkilerini tam olarak kavrayamayız. Çünkü Muaccele sistemi, farklı toplumsal gruplara göre adil olmayan sonuçlar doğurabiliyor. Peki, biz bunu sokakta nasıl görüyoruz?
Muaccele Sistemi ve Toplumsal Cinsiyet
Toplumsal cinsiyet, yıllardır süregelen kalıplaşmış rollerin, kadın ve erkekler arasındaki eşitsizliğe yol açtığı bir alan. Muaccele sistemine baktığımda, özellikle kadınların bu sistemden nasıl daha olumsuz etkilendiğini rahatlıkla görebiliyorum. Örneğin, toplu taşımada her gün karşılaştığım bir sahne var: Sabah saatlerinde, işine giden pek çok kadın, özellikle de genç kadınlar, genellikle daha fazla sıkıştırılmış, daha az yer bulabiliyorlar. Buna karşın, çoğu zaman erkekler daha rahat bir yolculuk yapabiliyorlar. Bu, toplumsal cinsiyet rollerinin etkisiyle, kadınların fiziksel ve duygusal alanlarında maruz kaldıkları baskıyı gösteriyor. Oysa, herkesin eşit şartlarda seyahat etmesi gerekmez mi?
Muaccele sistemi, kadınların genellikle daha düşük ücretlerle çalıştığı, yönetim kademelerinde daha az yer aldığı ve bazen fiziksel alanda daha fazla zorlanmalarına neden olan bir sistemin parçasıdır. Erkeklerin daha yüksek maaşlar aldığı, liderlik pozisyonlarında daha fazla yer bulduğu bir iş dünyasında, kadınlar sürekli bir mücadele içinde olurlar. Bu durum, “hak ettikleri” karşılığı almak yerine, genellikle daha fazla çaba harcamalarını gerektirir. Sokakta gördüğüm kadarıyla, kadınlar her zaman daha fazla şeyin bedelini ödemek zorunda gibi hissediyorlar. Kadın çalışanları ofiste, iş yerinde ve toplu taşımada gözlemlediğimde, sıklıkla bu sistemin getirdiği yükleri taşıdıklarını hissediyorum.
Çeşitlilik ve Muaccele Sistemi
Muaccele sisteminin etkilerinden bir diğeri de çeşitlilik üzerinden şekilleniyor. İstanbul’un sokaklarında yürürken, ne kadar farklı toplumsal ve kültürel geçmişe sahip insanları bir arada görsek de, bu çeşitlilik bazen ayrımcılığa dönüşebiliyor. Özellikle etnik köken, sınıf ve din gibi faktörler, bir kişinin hak ettiği karşılıkları etkileyebiliyor. Örneğin, şehirde yaşayan göçmen bir arkadaşım, İstanbul’daki iş bulma süreçlerinin ne kadar zorlayıcı olduğunu anlatmıştı. Her ne kadar eğitimli ve deneyimli olsa da, bazen sadece göçmen olduğu için iş başvurularının reddedildiğini söylüyordu. Yani, Muaccele sistemi, sadece toplumsal cinsiyetle değil, etnik köken ve sınıf gibi faktörlerle de şekilleniyor. Bu durum, çeşitliliği kutlamak yerine, ona karşı çıkan bir sistem yaratıyor.
Muaccele Sistemi ve Sosyal Adalet
Sosyal adalet, toplumsal eşitsizliklere karşı duyduğumuz kolektif kaygıyı ifade eder. Muaccele sisteminin sosyal adaletle bağlantısı, herkesin eşit haklara sahip olma fikrini zedeleyen bir yapıda şekilleniyor. Bir iş yerinde, maaş ve terfi imkanları sadece çalışanların ne kadar çok çaba harcadıklarına göre değil, çoğu zaman bağlı oldukları toplumsal yapıların onlara sunduğu avantajlara göre belirleniyor. Bunun en açık örneklerinden biri de, iş yerlerinde gözlemlediğim türde bir ayrımcılıktır. Bir yanda kadınlar, diğer yanda LGBT+ bireyler, çoğu zaman bu sistemin dışında bırakılabiliyor. İş yerlerinde, kadınların veya LGBT+ bireylerin fikirleri daha az dinleniyor, konuşmalarında daha fazla engelleme ile karşılaşıyorlar. Oysa, hak ettikleri karşılık yalnızca cinsiyet veya kimlikleriyle değil, sahip oldukları becerilerle ölçülmeli.
Toplumsal cinsiyetin, çeşitliliğin ve sosyal adaletin Muaccele sistemi ile olan ilişkisi, aslında her birimizin sokakta, iş yerinde veya bir kafede gözlemlediği, bazen de deneyimlediği bir şeydir. Bu adaletsizliği görmezden gelmek, devam ettirmek demektir. Ve bir toplumun sağlıklı olabilmesi için, bu tür eşitsizlikleri gözler önüne serip, onlara karşı çıkmak önemlidir. Muaccele sistemi, sadece teorik bir kavram değil, her birimizin günlük hayatında karşılaştığı bir sistemdir. O yüzden, bu konularda ne düşündüğümüzü ve ne yapmamız gerektiğini tartışmak, hepimizin sorumluluğudur.