İçeriğe geç

Gelin güvey olmak nereden gelir ?

Gelin Güvey Olmak Nereden Gelir? Güç, İktidar ve Toplumsal Roller Üzerine Bir Siyaset Bilimi Okuması

Toplumun derinlerine işlemiş her deyim, aslında iktidarın, normların ve bireysel rollerin tarihsel izlerini taşır. “Gelin güvey olmak” deyimi de bunlardan biridir. Yüzeyde evlilik töreniyle, yani iki bireyin bir araya gelişiyle ilişkilendirilir; ancak bu ifadenin kökenine ve anlamına siyaset bilimi perspektifinden bakıldığında, karşımıza çok daha derin bir iktidar ilişkileri ağı çıkar. Çünkü her evlilik, bir sevgi sözleşmesinden çok, bir kurumsal ve ideolojik yapı tarafından tanımlanır.

Toplumsal Düzenin Sahnesi: Gelin ve Güvey Birer Aktör mü, Figüran mı?

Siyaset bilimci gözüyle bakıldığında “gelin güvey olmak”, bir bireysel karar değil; sistemin bireylere biçtiği rollerin içselleştirilmesidir. Gelin olma hali, tarih boyunca itaatin, uyumun ve temsilin sembolü olarak inşa edilirken; güvey olma hali, iktidarın, koruyuculuğun ve sahiplenmenin kodlarını taşır. Bu ikilik, iktidarın toplumsal cinsiyet üzerinden yeniden üretiminin en somut örneklerinden biridir.

Bir siyaset bilimci şu soruyu sormadan edemez: “Toplumsal roller, bireylerin özgür iradesiyle mi, yoksa ideolojik kurumların yönlendirmesiyle mi şekilleniyor?” Devlet, din, aile ve eğitim kurumları, bireylerin “gelin” ya da “güvey” olma sürecini sadece yasal değil, aynı zamanda meşru bir ideolojik düzen olarak da kutsar. Bu noktada evlilik, sadece bir aşk hikayesi değil; toplumsal düzenin yeniden üretim aracıdır.

İktidarın Estetiği: Aşkın Maskesi Altında Kurumların Eli

Evlilik töreni, bir yandan bireysel mutluluğun sembolü gibi görünürken, öte yandan kurumsal iktidarın estetikleştirilmiş bir gösterisidir. Gelinlik beyaz, güveylik siyah takım elbise; roller, statüler, semboller önceden belirlenmiştir. Bu düzen, Michel Foucault’nun “mikro iktidar” kavramını hatırlatır: bireylerin birbirleriyle ilişkilerinde bile sistemin denetimi vardır.

Peki, aşkın bireysel özgürlüğü bu kadar kurumlaşmışken, gerçekten özgür bir vatandaşlık mümkün müdür? Devletin “aile birliği” üzerinden yurttaş tanımını inşa ettiği bir düzende, bireyler birbirlerini değil, aslında sistemi yeniden üretir. İdeoloji, burada en zarif halini alır; düğün bir eğlence değil, sessiz bir toplumsal ritüeldir.

Eril Strateji ve Kadın Direnişi: İktidarın İki Yüzü

Erkeklerin tarih boyunca stratejik ve güç odaklı bakış açıları, siyasetin alanında olduğu gibi evlilikte de belirgindir. Güvey, “evin reisi” olur; düzenin sürdürücüsü, temsilcisidir. Kadın ise bu oyunda “gelin” olarak, katılımın ama iktidarsızlığın sembolü kılınır.

Ancak modern siyasal kültürde kadın, bu yapının pasif öğesi olmaktan çıkar. Demokratik katılım, toplumsal etkileşim ve eşit temsil kavramlarıyla birlikte “gelin” rolü dönüşür. Artık kadın, törenin objesi değil; toplumsal müzakerenin öznesidir. Erkeklerin stratejik iktidar oyunlarına karşı kadınların dayanışma temelli politik pratikleri, siyaset biliminin “mikro-demokrasi” kavramına yeni bir anlam kazandırır.

Vatandaşlık, Beden ve Aşk: Devletin Görünmez Alanı

Bir bireyin “gelin” ya da “güvey” olarak tanımlanması, aslında devletin onun bedeni ve kimliği üzerinde hak iddia etmesidir. Nüfus kayıtları, medeni haller, soyadı düzenlemeleri; bunların hepsi birer biyopolitik araçtır. Aile, devletin en küçük birimi olarak sunulurken, bireylerin aşkları bile siyasal denetime açılır.

O halde sormak gerekir: “Devletin müdahalesi olmadan sevgi var olabilir mi?” Ya da daha sert bir soru: “Aşkın özgürlüğü, vatandaşlığın sınırları içinde mi kalmalı?” Bu sorular, hem bireysel hem de toplumsal düzlemde özgürlük ile düzen arasındaki kadim gerilimi hatırlatır.

Sonuç: Gelin Güvey Olmak — İktidarın En Güzel Maskesi

Sonuç olarak, “gelin güvey olmak” sadece bir deyim değil; iktidarın ritüelize edilmiş biçimidir. Bireyler evlenirken, farkında olmadan toplumsal normları yeniden üretir, ideolojik düzeni sürdürürler. Ancak bu düzenin içinde, özellikle kadınların demokratik ve katılımcı pratikleri, sistemi içeriden dönüştürme potansiyeli taşır.

Belki de sormamız gereken asıl soru şu: “Evlilik töreninde kim daha özgür — gelin mi, güvey mi, yoksa onları izleyen toplum mu?” Bu soru, sadece toplumsal cinsiyetin değil, çağdaş siyasetin en çıplak yüzünü gösterir: iktidarın her zaman kişisel olanda gizli olduğu gerçeğini.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money